I
ecele ihanet etmiş şiirler ezberledim
şairlerini arkadan yaralamış
kanın sızıdan göçürdüğü ruhu
bir işaret bildim kimsesizliğime
şiirlerin ünlediği son durakta
bekledim hep neyi beklediğimi bilmeden
sonra hikâyesi eski devirlerden
uykusu ağır bir adam çıkageldi
altın sikkesinde mağrur bir kral ile
devrin zamansız olduğunu haber verdi
o da öldü gecikmiş eceliyle
II
bir bağın duyarsızlığıyla mahir tanelerinden
şarap ezdiler zamanı ve aklı yok sayan
direncin kırgın hallerinde içmişim
bilemedim halden azade olmuş beni
adımı süslü nedimelerden duyunca
ağızların köze teşne olduğunu anladım
konuştum bütün ezberlerimi gün gün
kimi söz oldu beni vurdu
kimi de köz olup içimde söndü
taneleri mahir bağların üzümleri
beni doğurup doğurup öldürdü hüzünleri
III
suların tersine yüzen düşlerim vardı
benekli avların kursağında kalmış
bir varmış bir yokmuş diyenler haklıymış
aldığı nefesi kar sayanlar varmış
verdiği nefese ağlayanlar yokmuş
bense iki adamın kavgasında ölenim
çünkü şaire inat yaşamak umrumda değil
ben mişli geçmiş zaman müridiyim
şeyhimin mezarını kargalar kazmış
birde seyreden adam varmış
kayan yıldızlarımı dileğiyle parlatan
kesik gözlerinde şahlanmış gülüşleri
ümit ektiği topraktan beni koparmış gibi
bir adam var adın asından şanslı
bir adam var hayası içinde paslı
IV
yağmur ağlaklığıyla geçip göğünden
yolu unutulası gitmek olan bulutlar
sen esen yellerin muştu nöbetindesin
anın ana gömüldüğü bu an
bakıp ah Yasinsiz kalmış toprağıma
acıyınca konuşurmuş insan
…
keşke bir ayetin sesi olsaydım
duyup sende inkâr etseydin beni